ismi Joaquín Archivaldo Guzmán Loera'dır. El chapo olarak nam salmıştır , dünyanın en güçlü uyuşturucu kartelinin babasıdır.
Amerikaya uyuşturucu sevkiyatıyla imparatorluğu başlatmıştır , daha sonralarda çeşitli hapishanelere girip firar etmiştir , 2014 yılında duş kabinlerinin altına 1.5 km uzunluğunda ışıklı ve havanlandırma sistemleri bulunan tünelden raylı,modifiye edilmiş bir motorsikletle kaçmayı başarmıştır.
Amerikaya uyuşturucu sevkiyatıyla imparatorluğu başlatmıştır , daha sonralarda çeşitli hapishanelere girip firar etmiştir , 2014 yılında duş kabinlerinin altına 1.5 km uzunluğunda ışıklı ve havanlandırma sistemleri bulunan tünelden raylı,modifiye edilmiş bir motorsikletle kaçmayı başarmıştır.
herkes giyemez, bir ağırlığı vardır. cafelerde karoeke barlarda çok sık göremezsiniz, en çok görülen yerler kahvehaneler-tjk bayilerdir..genel özelliklerde giyen kişilerde göbek görülür , otostop ceken sivri kunduralı gezgin insan görülmemiştir, kimi yerlerde bir kültürdür giymek , severim!
çarpık dişlerin düzeltilmesinde kullanılan şeffaf bir plağın kullanıldığı ortodontik bir uygulama.
Beşiktaşın, efsane olma yolunda atabileceği adımlardan biridir.
Edit:Fenerbahçeliyim
Edit:Fenerbahçeliyim
anavatanı avustralya olan çok yıllık bitki.
bugün çiçekçide gördüğüme çok sevindim pamuk anneannemi andım ama sonra henüz mevsimi olmadığı aklıma geldi. doğal koşullarda bahar başında ağacın dalları sarı güneşlerle dolar, demekki iklim problemleri daha hissedilir boyutlara geldi, bir yönüyle korkunç. rüzgar sevmez, güneş sever, narindir; küstüm otu ile akrabadır, başkası okşanıp sevilmez!
(bkz: gülibrişim)
bugün çiçekçide gördüğüme çok sevindim pamuk anneannemi andım ama sonra henüz mevsimi olmadığı aklıma geldi. doğal koşullarda bahar başında ağacın dalları sarı güneşlerle dolar, demekki iklim problemleri daha hissedilir boyutlara geldi, bir yönüyle korkunç. rüzgar sevmez, güneş sever, narindir; küstüm otu ile akrabadır, başkası okşanıp sevilmez!
(bkz: gülibrişim)
Margaret Atwood'un 1985 yılında yazdığı aynı isimli romanından uyarlanmış başrolde Elisabeth Moss'un yer aldığı 'distopik' dizi
--- spoiler ---
Dizi 2015 yılında geçiyor Glicead isimli bölgede hava koşulları ve çevresel faktörlerle kadınlar kısır kalmaya başlıyor. Devlet sıkıyönetim ilan ediyor ,teröristler suçlanarak anayasa değişikliği yapılıyor. yeni anayasa kadınlara ve en geniş tanımıyla insanlara saldırır nitelikte. Bölgede kalan son doğurgan kadınlar yakalanılıyor çocuklarından ve ailelerinden ayrılarak bölgenin yüksek konumda bulunan ve çocuğu olmayan komutan ve eşlerinin yanına 'damızlık' olarak yollanılıyor. Kadınların o evlerde bulunmasının tek sebebi tecavüze uğramak ve onlara bir çocuk vermek. Her ayın belli günlerinde komutan tarafından tecavüze uğruyan kadınlar çaresizlik ile hiçbir şey yapamıyorlar.
Kadınların isimlerini kullanmaları,kitap okumaları vb vb bütün insancıl hakları yasaklanıyor ve kadınlar hükümetin malı sayılıyor. Yeni isimler ise bulundukları evin sahibine göre değişiyor mesela Fred ise Offred gibi.
Dizi her ne kadar distopik gibi gözükse de bence Türkiye hatta dünyanın içinde bulunduğu gerçekleri önümüze koyuyor.
Kadınları metalaştıran bütün unsurlar dizide mevcut olduğundan diziyi izlerken sinirlenmemek öfkelenmemek elde değil
baskıcı eril zihniyeti tam anlamıyla hissediyoruz
bana göre dizi başkaldırmazsan neler olabilceğini ve bütün bu olanlara nasıl alışılabilceğini gösteriyor
örneğin önceden istediği gibi dışarı çıkabilen tamamen özgür bir kadın olan June artık 1 saatliğine ev için alışverişe çıkıyor bu sahneler ve June'un alışverişe çıkabildiği için mutlu oluşu bana tek bir cümleyi hatırlattı 'siyasi mahkumları düşün,açıkcezaevinde gökyüzünü sadece bir saat görebilmek için bütün çöpleri toplarlardı' Offred de bir mahkumdu.
yazımı bitirmeden önce de bir replik ekliyim
'kongreyi katlettiklerinde uykudaydım
teröristleri suçlayarak anayasasayı değiştirdiklerinde de uyanmadım
hiçbir şey aniden değişmez
kaynayan bir suda yavaş yavaş ölürsünüz'
'belki de teröristler hiç olmadı'
Bu arada kadınların örgütlü mücadele verceği zamanı da bekliyorum
şimdi 'biz' olmalıyız
çünkü artık 'onlar' var
bizden bir ordu yaratmak istemiyorlarsa bize üniforma giydirmeyeceklerdi
--- spoiler ---
--- spoiler ---
Dizi 2015 yılında geçiyor Glicead isimli bölgede hava koşulları ve çevresel faktörlerle kadınlar kısır kalmaya başlıyor. Devlet sıkıyönetim ilan ediyor ,teröristler suçlanarak anayasa değişikliği yapılıyor. yeni anayasa kadınlara ve en geniş tanımıyla insanlara saldırır nitelikte. Bölgede kalan son doğurgan kadınlar yakalanılıyor çocuklarından ve ailelerinden ayrılarak bölgenin yüksek konumda bulunan ve çocuğu olmayan komutan ve eşlerinin yanına 'damızlık' olarak yollanılıyor. Kadınların o evlerde bulunmasının tek sebebi tecavüze uğramak ve onlara bir çocuk vermek. Her ayın belli günlerinde komutan tarafından tecavüze uğruyan kadınlar çaresizlik ile hiçbir şey yapamıyorlar.
Kadınların isimlerini kullanmaları,kitap okumaları vb vb bütün insancıl hakları yasaklanıyor ve kadınlar hükümetin malı sayılıyor. Yeni isimler ise bulundukları evin sahibine göre değişiyor mesela Fred ise Offred gibi.
Dizi her ne kadar distopik gibi gözükse de bence Türkiye hatta dünyanın içinde bulunduğu gerçekleri önümüze koyuyor.
Kadınları metalaştıran bütün unsurlar dizide mevcut olduğundan diziyi izlerken sinirlenmemek öfkelenmemek elde değil
baskıcı eril zihniyeti tam anlamıyla hissediyoruz
bana göre dizi başkaldırmazsan neler olabilceğini ve bütün bu olanlara nasıl alışılabilceğini gösteriyor
örneğin önceden istediği gibi dışarı çıkabilen tamamen özgür bir kadın olan June artık 1 saatliğine ev için alışverişe çıkıyor bu sahneler ve June'un alışverişe çıkabildiği için mutlu oluşu bana tek bir cümleyi hatırlattı 'siyasi mahkumları düşün,açıkcezaevinde gökyüzünü sadece bir saat görebilmek için bütün çöpleri toplarlardı' Offred de bir mahkumdu.
yazımı bitirmeden önce de bir replik ekliyim
'kongreyi katlettiklerinde uykudaydım
teröristleri suçlayarak anayasasayı değiştirdiklerinde de uyanmadım
hiçbir şey aniden değişmez
kaynayan bir suda yavaş yavaş ölürsünüz'
'belki de teröristler hiç olmadı'
Bu arada kadınların örgütlü mücadele verceği zamanı da bekliyorum
şimdi 'biz' olmalıyız
çünkü artık 'onlar' var
bizden bir ordu yaratmak istemiyorlarsa bize üniforma giydirmeyeceklerdi
--- spoiler ---
unesco’nun yaşayan insan hazineleri listesine giren, üç telli saz ustası. hayatı ormanlar arkası adlı belgeselle anlatıldı. elin fransızı tarafından keşfedildi ancak ülkemizde yöre sanatçılığından çıkamadı. bakalım belki kaybedince anlarız elimizdekinin değerini.
(bkz: take on me) parçasıyla gel bana sahip ola başkan dedirten müzisyen
Tur firmalarının kuklası olan gezginlerin ve korsan gezgin oluşumlarının yaptığı tatil çekilişleri kadar saçma sapan, adaletsiz bir durum yok. 3 kişiyi tatile gönderiyorlar 15 - 20 bin kişi katılıyor. O kadar insanı umutlandırıp umutlarını ellerinden çalıyorlar ve bu yaptıkları işi de marifet görüyorlar. Sanki lütfetmişler gibi. Bununda adı kura değil kumardır. Bu mudur adalet? Bu ülkede adalet kavramı o kadar ciklet gibi çiğnendiki adaletin ne olduğunu artık kimse bilmiyor. Adalet herkese hakkının verilmesidir, herkesin hakkettiğini almasıdır. Belirlersin bir kritere göre kim o kriterde en iyiyse onu yollarsın.
4 yıldır dinleyicisi olduğum, bugün major lazer, diplo ya da mad decent djlerinin hepsini becerisiyle alt edebilecek prodüktör, dj'dir. 2 tane altyapısını major lazer kullanmış kullanılan parçalar en az 500 milton tık almıştır youtubeda. Birkaç parçasını dinlediğiniz zaman nasıl bir yeteneğe sahip olduğunu göreceksiniz.