2001 yılında, ömür kılıçaslan tarafından izmitte kurulan, çağlama sayesinde değişik etnik özelliklere sahip, bir rock müzik grubu. birsürü kadro değişikliğinden sonra en son kadrosu ömür, turgay ve murat şeklindeydi. 2 albümleri vardır, 2014te ömür kılıçaslanın vefatıyla grup dağılmıştır. en sevdiğim şarkısını aşağıya bırakayım;

hariçten gazelciler - kendimden geçtim ama
2018 yılında bilim çağında dünya da gerçekleşmiştir. dünya'nın neresi olursa olsun saçma sapan hukuk sistemlerinin, çağ dışı uygulamaların, gezgin profile sahip insanlara hala toplumların belli kesimlerinin inanmadığını güvenmediğini gösteren olay. olayda mağdur olan gezgin yazarlarımıza geçmiş olsun.

Haber linki
milattan sonra 79 yılında gerçekleşen yanardağ felaketi ile bilinir. patlayan yanardağ kısa bir süre içerisinde pompei şehrinde yaşayan 200 bini aşkın insanı öldürür.
afetten kaçmaya çalışan insanların (küçük çocukların da), kaskatı kesilmiş bedenleri dönem alçı ustalarından biri tarafından kalıba alınır. ve günümüze kadar gelir.
bugün napolide pompei şehrinde yanardağdan kaçmaya çalışırken taşlaşan o bedenleri gözlemleyebiliyorsunuz.

(bkz: pompei)
milanoya yolu düşen gezginler için, gitmeden bikaç hafta önce ayırabiliceğiniz biletlerle santa maria delle grazie müzesinde görebileceğiniz leonardo da vinci'nin eşsiz duvar resmi.

ilginç olan; leonardo bu eseri fresk biçiminde sergilemiş, fakat eser fresk değil. hiç şüphesiz kuru sıvaya yağlı boya olarak işlediği eserinin; bugüne kadar gelmesi oldukça zorlu bi denetleme; koruma ve temizleme süreci gerektirmiştir.

çünkü duvar resimleri fresk tekniği ile yapılırken yaş sıva üzerine, alçı ve boya karıştırılarak işlenir. eğer yağlı boya duvar alçısı ile karışmazsa uzun süreler dayanması oldukça güçtür.

bu sebeple son akşam yemeği oldukça loş bi ortamda, flaşlı fotoğraflama yasağı ile sergilenmekte. kim bilir belki venedik gibi, önümüzdeki yüzyılda göremeyeceğimiz italyan güzelliklerinde biri... kesinlikle ziyaret etmenizi tavsiye ederim.
dans ediyorum ayağına insanların birbirini götürmeye çalıştığı ortamlardır.en tutkulu yürümeler bachata sırasında gerçekleşir.
pirin dağı'nda ki kayak merkezinin eteklerinde ki bulgar köyüdür. özellikle sömestre döneminde türk istilasına uğramış, çoluğu çocuğu kapanın koşarak gittiği, kaymayı bilmeyenlerin öğrenmek için ülkemizden çok daha ucuza öğrenebileceği kayak merkezidir. 70 leva'ya (150tl civarı) iki saat ders alabilirsiniz. ülkemizde saati 190tl. gündüz kayak ve snowboard yapan ziyaretçiler akşam saatlerinde spa hizmetiyle yorgunluk atabilir. ana caddesi üzerinde pek çok restaurant her bütçeye hitap eder. üniversiteli gençlik çoğunluktadır. köyün aşağılarına doğru indikçe oldtown'a ulaşırsınız. burada geleneksel bulgar geceleri yaşayabilir, yöresel yemekler yiyebilirsiniz. bulgar tarzında döşenmiş tavernalarda geyik etini tadabilirsiniz. casinoları oldukça ünlü. gece yarısından sonra sabahlara kadar devam eden çılgın cluplerin olduğu, her saniyesinden ayrı keyif alabileceğiniz, her bütçeye uygun konaklamasıyla kayak severlerin tercih ettiği bir köy. kışın nüfus türkler, biraz bulgar ve bir kaç othersdan oluşmakta
Bansko da kayak yapmak için daha fazla bilgi lazımsa buradan okuyabilirsiniz
son 3 4 yıldır youtube türkiyede yayıncılık anlayışının değişmesiyle gözlemlediğim durumdur
çevremde youtube ta takılan düzenli olarak belirli youtube kanallarını takip eden insanların
gitgide televizyondan uzaklaştığını görmekteyim
bu durum zaten internet dizileriyle bi kaç yıl öncesinde başlamıştı belkide
gerçi ülkemiz televizyonlarının ne kadar saçma yayın yaptığı düşünülürse potansiyeli yüksek genç kitlenin de
televizyondan uzaklaşması kaçılmaz olmakta.
fransız besteci bizet'in çok ünlü operası. özellikle "habanera" aryası ile bilinir. hemen hemen herkesin bir filmde bir dizi de veyahut hayatının bir yerinde kulağına çalındığına emin olduğum aryada şöyle bir söz var,
"l'amour est un oiseau rebelle" yani şair diyor ki,
"aşk isyankar bir kuştur"!
ne kadar da haklı
tanıştığımız, konuştuğumuz; dostluk ettiğimiz insanların fikrine ve şahsi deneyimlerimize dayanarak her bireyin kendi mizacına göre farklı bi' coğrafyaya sempati duyduğunu söyleyebiliriz.
işin garibi, çok güzel olan hatta dünya mirasına girmiş toprakları bile mutlaka beğenen ve hiç beğenmeyen insanlar olabiliyor. buradan anlayabileceğimiz kadarıyla bu kişisel sempatinin ölçütü kesinlikle sadece coğrafi güzellikler değil. o yüzden bence yurtdışına eğitim, iş ya da bireysel olarak taşınma kararı alırken (özellikle uzun süre için ikamet edilecek yeri seçerken) ilk önce kendi kişilik analizimizi incelememiz gerekiyor.

bazı insanlar doğuştan dakik, işlerinde dikkatli olup toplum kurallarına son derece önem verdiği için böyle bi toplulukla yaşama isteği içinde olur. bulunduğu düzenin kurallarını hızlı benimseyip kendisini disipline edebilen bireyler için kuzey avrupa ülkeleri; batı avrupanın bi kısmı çok mutluluk verici olabilir.

bazıları ise, güneşin enerjisini, mimarideki çarpıklığın o ritmik havasını, insanlardaki hoşgörü, samimiyet ve sıcak kanlılığı vazgeçilmez bulur. çıkan ufak aksaklıkları tölere etmekte sorun yaşamazlar. bu yapıdaki insanlar için akdeniz'e kıyısı olan ülkeler (özellikle türkiye'de büyümüş bireyler için) kolay uyum sağlanabilen keyif verici bi yaşantı sunabilir.

bu örnekler çoğaltılabilir elbette... yine de dostlar bunların hepsi birer çıkarım; her ne olursa olsun imkan varsa, mümkün olduğu kadar çok farklı memlekete gidip görmeli, kendi mizacımıza uygun o toprakları kendimiz keşfetmeliyiz...