aşure

/ 2
Hikayesi oldukça acı, kendisi bu toprakların başına gelmiş en güzel tatlı.
aşureyi sevmesemde kapıyı birinin çalıp aşure yaptık buyrun demesi kadar sıcak bir duygu yok, insanlar ne güzel
Komşuluğun hakkını verdiğimiz, tencereyle yapmaya karar verip sonra kazan kadar büyük bir tencereye aktarmak zorunda kaldığım bereketi bol güzel tatlı.
bütün komşularımın tatillerini bitirip anavatana dönmemeleri sebebiyle bu sene tadamadık!
sokağın bir köşesinde tek başına oturmuş hüngür hüngür ağlayan bir insana, onu hiç tanımadığı halde, yüzündeki kocaman gülümsemesi ve yumuşacık elleriyle küçük bir kase aşure uzatan yaşlı teyze sayesinde dünyada hala güzel insanlar olduğuna inanıyorum
sanırım ilk kez aşurenin anlamını anladım
görüntüsüyle tadı arasında ironik bir bağ olan tatlı
çocuk iken daha mı güzeldi ne edebiyatından uzak; sanki eskiler daha mı bi samimi, yardımsever, komşucuydu ne.

koskocaman binalarda, ki küçüçük evlerde yalnızlığa talim ederken; gitgide daha mı yalnızlaşıyoruz ne. nenene nene ne...
apartmanlarla koskoca avmlerle etrafı çevrilmemiş mahallenin müstakil ev sahibi, sahip olduğunun kıymetini bil.
Sevenin çok sevdiği, sevmeyenin de hiç sevmediği tatlı. Ortasını ne gördüm ne duydum.
ulaşmak için bir sene beklenen , biz Türklerin başına gelen en güzel tatlıdır.
aşure ayı dışında sanki hiçbir yerde bulunamıyormuş gibi davranılıp, camlarda komşu bekleten tatlı.
yokluk zamanın tüm baklagilleri karıştırıp oluşturulan tatlı..
/ 2